Yem maliyeti nasıl azaltılacak?

0
8332

BİLİMSEL

Yem maliyeti nasıl azaltılacak?

Yem maliyetini azaltmada en önemli formül..!


İster yaradılış gereği isterse doğası gereği diye düşünün işkembeli hayvanın önce ot yemesi gerekir. İşkembeli bir hayvanı tek mideli birer hayvan olan tavuk, köpek kedi ve hatta insanın kendisi gibi beslenileceğini düşünmemesi gerekir.

Prof. Dr. Nurettin GÜLŞEN Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı, Konya.
Prof. Dr. Nurettin GÜLŞEN Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı, Konya.
Makale başlığını okuyunca tabii ki bu formül ne olabilir diye pek çok kişi merak etmiş olabilir.

Rasyon yapımı, besleme konuları ve beslemeye bağlı olarak inek, besi, koyun ve keçi gibi hayvanlarda gelişen hastalıklar konusunda bilgi sunduğum için hayvancılıkta en fazla karşılaştığım sorulardan birisi de hayvan sahipleri tarafından mucize bir karışım veya katkı ile her türlü problemin çözülmesi isteğidir. Uzun yıllardan beri bu mesleği uygulayan biri olarak böyle bir karışıma veya katkıya henüz rastlamadım.

Peki böyle bir formül yoksa yem maliyeti nasıl azaltılacak? Aslında bu sorunun cevabı oldukça basit. “Hayvanın doğasına saygı duyacaksınız”.  

İşkembeli hayvanların öncelikle ot tüketmesi gerekir

İster yaradılış gereği isterse doğası gereği diye düşünün işkembeli hayvanın önce ot yemesi gerekir. İşkembeli bir hayvanı tek mideli birer hayvan olan tavuk, köpek kedi ve hatta insanın kendisi gibi beslenileceğini düşünmemesi gerekir. Ot yemeyen işkembeli bir hayvan pahalıya beslenir, bundan da önemlisi her zaman hastalanmaya meyillidir. Özetle işkembeli bir hayvan için öncelikle ot yani kaba yem beslemesi düşünülmeli daha sonra arpa, buğday, mısır, küspe gibi hammaddelerle bunlardan oluşan fabrika yemlerini düşünmeliyiz. Onun için biz bu işin biliminde fabrika yemlerine “tamamlayıcı yem” deriz. Yani kaba yemlerin açığını kapatan yem diye ifade ederiz.
Yem maliyeti nasıl azaltılacak?

İşkembeli hayvanları neden otla beslemeliyiz?

Özellikle kurban bayramlarında hayvan kesildikten sonra çıkarılan işkembe açıldığında birçok kimsenin koku nedeniyle midesinin bulandığına şahit olmuşuzdur. Ama bu koku hayvanların dolayısıyla insanların beslenmesinin ana kaynaklarından birisidir. Anadolu tabiriyle “nimettir”. Çünkü bu koku işkembeden hayvanın kanına geçerek hayvanı besler enerji ve bazı besin madde ihtiyaçlarını karşılar. Hayvanların büyümesini, gelişmesini ve üremesini sağlar. İneğin ürettiği sütün yağ, protein ve şeker gibi birçok besin maddesinin kökeni bu kokudur.  

Bu koku bize süt, peynir, yoğurt, tereyağı, kaymak gibi hayvansal protein kaynakları olarak döner. Aynı şekilde besi hayvanlarında kana geçerek et olarak şekillenir ve bizleri besler. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Belki de birçoğumuzun nefret ettiği, burnunun direğini sızlatan bu koku aslında bizi besleyen ve her gün severek, isteyerek tükettiğimiz hayvansal gıdalarımızı oluşturan önemli bir maddedir. Yıllar önce ABD’de ilkokul öğrencilerinin toplu olarak üniversitenin süt ineği araştırma ahırına getirilerek süt ve etin nereden geldiğinin anlatıldığına şahit olmuştum. Küçük öğrencilerin kokudan burunlarını tuta tuta merakla soru sorduklarına ve not aldıklarına şahit olmuştum. Uygulamalı ve gerçek eğitim bu diye anlatılan dersi hayranlıkla izlemiştim.

İşkembenin bu kokusunu oluşturan işkembe içerisinde bulunan faydalı mikroorganizmalardır. Hayvanın cüssesine göre değişmekle birlikte karın içerisinde bulunan işkembe 150 litre kapasitesine kadar hacim kaplayabilmektedir. Bunun içerisindeki sıvının 1 gramında dünyadaki insan sayısından fazla faydalı mikroorganizma bulunmaktadır. Toplamını siz düşünün. Bu mikroorganizmalarında birbirine yardım edeni, teşvik edeni, düşman olanı ve istemeyeni var.

Yani biz insanların birbirimize karşı tavırları aslında bu mikroorganizmalarda da bulunmaktadır. Bunun sebebi de tüm canlılarda olduğu gibi gözle görünmeyen canlılar olan bu mikroorganizmalardaki beslenme, yaşama ve üreme iç güdüsüdür. Bu mikroorganizmaların çeşitlerinin ve sayılarının çok olması öncelikle rasyonda kullandığınız kaba yemlerin sayısının çokluğuna ve miktarının yüksekliğine bağlıdır. Yani siz sadece samanla beslemeyip silaj çeşitleri, yonca gibi baklagil otları, ryegrass gibi buğdaygil otları ve çeşitli posalarla besleme yaparsanız hayvanın doğasına uygun ucuz bir besleme yaparsınız. 

Yukarıda belirttiğim hikayemsi bilimsel bilgilerin ana temasını işkembeli hayvanların öncelikle kaba yemlerle beslenmesi gerektiği oluşturuyor. Türkiye şartlarında birçok hayvancılık işletmesinde yeterli düzeyde kaba yem beslemesi yapılmıyor, kaba yem üretim kriterlerine ve kalitesine dikkat edilmiyor. Bundan da öte kaba yemler uygun şartlarda muhafaza edilmiyor. Saman yağmur altında kalarak besin maddesi kaybı ve toksin oluşumuna sebep olunuyor.

Silajlar uygun dönemde biçilmiyor, iyi bir şekilde sıkıştırılarak kapatılmıyor veya paketlenmiyor. Şeker pancarı posası halen posa çukurlarında çürütülüp toksin üretilerek yediriliyor. Neredeyse tüm hayvancılık sektörü çalışanları bu söylediklerimi çok fazla dikkate almadan her gün medyada, yazılı ve görsel basında fabrika yemi fiyatlarını tartışıyor. Sizin kaba yeminizin kalitesi ve sindirilebilirliği ne kadar yüksekse o kadar az fabrika yemi kullanırsınız.

Elbette fabrika yemlerinin durumunu tartışalım ama onları tartışmadan evvel hayvancılık işletmelerimizdeki kaba yem çeşitliliğini, muhafaza şartlarını ve sindirilme derecesini tartışıyor muyuz? Veteriner Hekim Ali Yıldız tarafından gerçekleştirilen bir Yüksek Lisans tez çalışmasında (1) Konya ve çevre illerde bulunan süt ineği işletmelerinde yedirilen rasyonların içeriğindeki kaba yemler ve miktarları belirlenmiştir.

Ortalama 27 kg süt verimi tespit edilen işletmelerde Tablo 1’de görüleceği gibi rasyonlarda kaba yem olarak saman ve mısır silajı başı çekmektedir. Süt veriminin yüksek olduğu modern hayvancılık yapan ülkelerde ise farklı kaba yem kaynaklarının da yoğun olarak kullanıldığına sıklıkla rastlanılmaktadır. Dünyada bu konuda otorite olan ABD’li bilim insanı Lary Chase’in 2017 yılında yaptığı bir ankette ABD’de süt ineği işletmelerinin %91’inin son 20 yılda rasyonlarda kaba yem oranını artırdığı bildirilmiştir.

Bu ankette rasyonun tamamen kuru olduğu varsayılırsa süt ineği işletmelerinin %36’sının rasyonun %60’tan fazlasında, %11’inin ise %70’ten fazlasında kaba yem kullandığı belirlenmiştir (2). Süt verimi ortalamaları neredeyse günlük 40 kg olan ve %3.8 yağa göre üretim yapan bu işletmelerde rasyondaki kaba yem seviyesi dikkate değer derecede yüksektir. Rasyonda kaba yem tüketiminin artmasında kaba yem çeşitliliği, kalitesi ve muhafazasının geliştirilmesinin etkili olduğunu söylemeye gerek yoktur. Bu durumda tabii ki ekonomik ve sağlıklı beslenme gerçekleşir, uzun ömürlü sürülerin elde edilir.



Sonuç olarak iyi bir hayvancılık yapmak için öncelik her zaman işkembe sağlığını gözetmek olmalıdır. Besleme maliyetini azaltan kaba yemlerin çeşitliliği, kalitesi ve sindirim derecelerine özel önem verilmelidir. Ancak bu şekilde hayvanların besleme maliyetlerini düşüren özel formüller uygulanabilir ve hayvancılıktan kar elde edilebilir.

Kaynaklar:

1.    Yıldız A. (2022) Süt ineklerine erken laktasyon döneminde yedirilen rasyonlarda partikül büyüklüğü ile dışkı özellikleri arasındaki ilişkilerin belirlenmesi. Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı.

2.    Chase L. (2020). Higher forage rations deserve a look March, Hay & Forage Grower, Pages 10-11.
ALINAN KAYNAK:yetistiricisoruyor.com

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz